22 Ağustos 2014 Cuma

BİR TANGOCU OLARAK 32 NUMARA AYAĞA SAHİP OLMAK!

 Ben ayaklarından en çok çeken tangueralardan biriyim. Şöyle anlatayım:
  Tangoda ayaklar en önemli uzuvlardır. Postür, tutuş, müzikalite vs hepsi birlikte dansı oluştursa da, ayaklar dansı gösterir. Bir gösteri izlerken en çok ayaklara bakılır. Adımlar havadan değil, yerden gitmeli, yeterli bir 'turn out' a sahip olunmalı, serçe parmağa değil baş parmağa doğru ağırlık verilmeli ama tamamen baş parmağa yüklenmemeli, serbest ayağı kullandığımız figürlerde bilek point durumda olmalı vs vs...
  Kadın dans ederken saatlerini parmak ucunda geçirir. Gecenin sonuna doğru ayaklarda ağrılar kaçınılmazdır. Ama küçük ayaklarda bu ağrı iki katına çıkar. Aslında dans etmeyenlerde de durum aynıdır. Ayağın çapı daha dar olduğu için vücudun ağırlığı daha küçük bir alanda taşınır. Bu da minik ayaklara sızı şeklinde geri döner.
 Ama ağrıyı çok umursamayan ve buna alışık olduğum için asıl büyük sorunum ayakkabı bulmak. Dans ayakkabısı üretenlerin çoğu 35 numaradan küçük numaralar üretmiyor. Üretseler de çocuk modelleri olduğu için 1-2 cm topukları oluyor. Ayakkabıyı küçük kalıpla yapıp sonrasında kestiklerinde topuk yerine oturmuyor, böylece ayağın ortası boşlukta kalıyor ki bu anatomik bozukluklara sebep olur. İyi küçük bir kalıp bulunca bir de taraklı ayak sorunu ortaya çıkıyor.  Tüm sorunlar bitse topuk yüksekliği sorun oluyor. Yüksek topuk istemiyorum ama yine yüksek topuk geliyor. Topuğu kısatlsak bile yine yüksek kalıyor. Zaten benim ayağım toplam 13 pont.
  Tangoya başladığımdan beri bana göre ayakkabıyı bulmaya çalışıyorum sürekli ayakkabı değiştiriyorum ama hala şöyle rahat ve konforlu, ayak acısı olmadan dans edemedim. Tek avuntum her yeni ayakkabıda başka bir sorunu çözüyorum. Yakındır rahat ayaklarla dans edeceğim günler. Size tavsiyem büyük ayaklarınızın kıymetini bilin! ;)

13 Mayıs 2014 Salı

LA PRİMAVERA: EL AMANECER DE LAS ESTACIONES // BAHAR: MEVSİMLERİN ŞAFAĞI

   Bu sabah yolda bahar güneşinin tadını çıkarırken her zaman yaptığım gibi mp3 ümdeki müzikle trafik seslerinden kaçtım. Özellikle neşeli şarkıları seçip içime daha da enerji kattım.
   Etrafı izlerken boğucu karayolunun kenarlarında görünen, ilk güneşle betonu ve asfaltı delip yabani otları fark ettim. İncecik, güçsüz görünmelerine rağmen kendilerini hapseden sert betonu un ufak edip gün ışığına çıkmışlar. Etrafı daha da inceleyince fark ettim ki; insan eliyle yapılan yapay doğanın kenarlarından bir şekilde kendini belli eden gerçek doğanın asla anlayamayacağımız kadar güçlü düzeninin izleri her yerde. Yerlere incecik iplere bağlı çim halıları serince altından gerçek çimenler boylarını aşıyor. Hiçbir zorlanma olmadan o kadar doğal, o kadar sakin var oluyorlar ki günlük yaşantımızın içine daldığımız zaman hiç dikkatimizi çekmiyor.
   Tüm bunların dansla ilgisi yok gibi görünüyor başta. Ama çok ilgisi var. Tüm bunları fark ettiğim sırada Carlos Di Sarli den El Amanecer i dinliyordum. Normalde Juan d'Arienzo' nun coşkusunu tercih ederim ama bu gün özellikle Di Sarli' nin dinginliği en iyi seçenekti. Notalar o kadar sakin, o kadar telaşsız ve doğal bir şekilde akıyordu ki, insanlardan bağımsız saf doğanın geri planında bir müzik olacaksa El Amanecer olmalı diye düşündüm. Tıpkı doğanın kendisi gibi neşe ve hüznü aynı anda içinde barındırıyor. Ayrıca notaların verdiği huzurla neşelenirken ardından gelen kemanın kuş cıvıltılarını andıran sesleri dans pistinin dışında da şehrin ortasından birini anında çok uzaklara götürebilecek kadar güçlü. 
  Doğanın sert havalara ve teknolojiye sessizce karşı geldiği bahar mevsiminin müziği tabi ki El Amanecer olmalı.
                                   

10 Mart 2014 Pazartesi

YENİ TUTKUM MODERN DANS VE VAZGEÇİLMEZ GERÇEGİ STRETCHING

  Tangoya başladığım andan itibaren ben farkında olmasam da bir daha hiçbir şeyin beni bu kadar mutlu edemeyeceğini biliyordum. Dans ettiğim sürece her şeye gücümün yeteceğini hissetmeye başladım. Madem dansın bu kadar önemli, o zaman hayatımı dansla kazanmalıydım! O zamana kadar meslek olarak çok şey düşünmüştüm ama hiçbirinde kendimi istediğim kadar net ifade edemiyordum. Dans mesleğim olmalıydı. Ama daha yolun çok başındaydım. Hala da çok başındayım. O yüzden temelimi sağlam kurmak için modern dansa başlamaya karar verdim. Ayrıca üniversitenin modern dans bölümüne hazırlanıp dans kariyerimin ilk adımlarını iyi bir eğitimle atmış olacaktım. Hem yeni bir dans öğrenip bambaşka bir deneyim yaşayacağım hem tango tekniğimin gelişmesi için kendime takviye sağlayacağım hem de vücuduma daha çok hakim olacağım için modern dans benim için çok yerinde bir karar oldu. Şansıma tango derslerimi aldığım kursun modern dans dersleri de açıldı.
  İlk dersime girdiğimde modern dansla ilgili ilk düşüncem gerçekten çok zor olduğuydu. Çok basit, yalnızca yerde rahatça yapılabilir gibi görünen en temel hareketler için çok sağlam bir kuvvet ve beden hakimiyeti gerekiyordu. Tüm ders ''ah'' sesleri ve zorlanmalarla geçti. Ertesi gün ise vücudumda müthiş ağrılar vardı. İlk zamanlar hep böyle geçti kas ağrıları ve vücudumun çeşitli yerlerinde morluklar...
 Tangoya takviye olarak aldığım modern dansım için de stretching& conditioning derslerini takviye almaya başladım. Stretchinge öğrenci cüzdanı yetişemediği için gidemediğim zamanları telafi etmek için ucuz bir spor salonuna yazıldım. Hem cardio çalışıp hem de bedava pilates derslerinden faydalanmaya başladım. Böylece haftanın 5 gününü ağrılar içinde geçiriyordum ama giderek güçlendiğimi hissediyordum. Önceden dansın spor olmadığını savunurken artık dansın çok zor ve estetik bir spor olduğunu düşünmeye başladım.
  Tüm bu takviye kuvvetlerle artık daha giderek daha güçlü ve esnek oluyorum. Çalışmalarımın sonucu olarak da modern dansı artık kendimi morartmadan, müziği dinleyerek ve dansın içine kendimi tamamen bırakarak yapabilmeye başladım. Tangoda da modern dansta da katetmem gereken çok uzun yollarım var ama iki yolda da keyifle ilerleyeceğim.

31 Ekim 2013 Perşembe

ZOR MUYMUŞ NE?

Tango öğrenmeye başladıktan sonra bu işin çok ta kolay olmadığını fark etmem çok sürmedi. Adım atarken yolda yürür gibi doğal ama bir kuğu gibi zarif, güçlü ve dengeli olmak gerekiyormuş. Adım attığım dizimi germeliymişim ama kazık gibi değil, doğal bir gerginlik olmalıymış, merkez bacagım çok bükük değil ama çok
gergin de değil, rahat olmalıymış. omuzlarım parmak ucu hizasında olmalıymış, ayaklarım yerde mıknatıs varmış gibi zeminle her zaman temas halinde ve üst bedenim her zaman başımdan bir iple yukarı çekiliyormuşcasına yukarıda, kollarım ise destek değil denge aracı olmalıymış. Tüm bunları yapabilmem için
beden farkındalığı edinmem gerekiyormuş!!!

 Bu bilgilerden sonra rahatlatıcı olması gereken cümle geliyor tabi: 'Bunların bir anda oturmasını bekleme çalışarak zamanla oturtursun.' Gerçekten çok rahatlatıcı(!) Nasıl olur ki tüm bunlar? Yüzyıllarca çalışmam gerekecek! Hepsi ödümü patlatan cümlelerdi.

Gözümü korkutsa da dediklerinin hepsinin önemini çalıştıkça anladım. Küçücük bir açı dansın rahatlığına yansıyormuş. Burada tangonun saf eğlenceden ibaret olmadığını,
sabır, öz güven , disiplin ve kararlılık gerektirdiğini öğrenmeye başladım ve ağırdan almaya karar verdim. En başta nasıl bir eğitim şekli istediğimi yeniden düşündüm. Tamam figür öğreniyordum çok eğleniyordum ama ben çok sabırsız olduğum için her şeyi bir anda almaya çalışıyordum ve iyi bir tangocu olabilmek için bu huyumu köreltmem gerekiyordu. İşte bu yüzden yeniden kurslara bakmaya başladım. Öğrencilerle konuşup kurslarının ders yapılarını sordum. Sonunda tam ihtiyacım olan kursu, yani her şeyi ufak ufak, derslerde figürden çok tekniğe önem veren hocaların olduğu şu anki kursumu buldum. İlk dersime girdiğimde ne kadar doğru bir karar verdiğimi gördüm:

Bir buçuk saat boyunca dairesel ön ve yan adımın tüm teknik detaylarını inci gibi işleyerek gösterdiler. O zamana kadar 2 saniyelik bir hareketin bu kadar çok ayrıntısı olabileceğini hayal bile edemezdim. İşte bu! Ne kadar özenli ne kadar ayrıntıcılardı! Dersin sonunda her öğrenciyi tek tek izleyip ekstra ilgileniyorlardı. Buna bayıldım! Bu hem hareketle ilgili tüm detayları tekrar görmemize, hem hatalarımızı birebir düzeltmelerine, hem de her öğrencinin öz güven geliştirmesine fayda sağlayan bir yöntem.

Tabi bu kursa gelince her şey bir anda peri masallarındaki gibi mükemmel gitmedi. Aksine kötüleşti. Kötüleşmesinin sebebi benim o ana kadar kendimi çok iyi sanmamdı ve oraya gidince daha yolun başında olmayı bırak tek ayağımın hala yolda değil kapı eşiğinde olduğunu anlamamdı. Ne kadar eksiğim ve ne kadar çok yanlışım varmış! Bir şeyi en baştan öğrenmek bir şey, yanlış öğrendiğim bir şeyi düzeltmek bambaşka bir şey ve ekstra zor. Eksiklerimin ve yanlışlarımın fazlalığını görünce ciddi anlamda bir çöküş yaşadım. Şimdiye kadar hiçbir şey öğrenememişim diye düşünüyordum. Moralim sürekli bozuluyordu. Ama baktım ki çalıştıkça oturuyor, çalışmalarımı artırdım. Arkadaşımla ders dışında ekstra pratik yaptık ve doğru teknik beni rahatlattığı için yanlış olanı kafamdan atıp doğrusunu yerleştirmenin o kadar zor gelmediğini gördüm.

Pozitif sonuç almak benim de pozitif düşünmeme yardım etti. Benim ihtiyaçlarımı tam olarak karşılayan bir kurs bulduğum için mutlu olmalıydım ve moralimi bozmadan istikrarlı bir şekilde çalışmaya devam etmeliydim. Çalışmalarıma sporu da katmalıydım ki bedenim daha dinç, esnek ve sağlıklı olsun.Sonuçta öğrendiğim dans alelade kolay bir şey değil; öğrendiğim şey tango!...

30 Ekim 2013 Çarşamba

DANS SAYESİNDE KENDİMİ BULDUM!

Kimim ben? Çok felsefi bir soru değil, yalnızca merak. Kimim ben? Yakın bir zamana kadar bu sorunun cevabını bilmiyordum. Adımı, cismimi bilmek kim olduğumu bilmeme yetmiyordu. Bildiğimi sandığım zamanlar oldu ama çok geçmeden 'Bu ben değilmişim.' dedim. Ama hiç ummadığım bir anda dans sayesinde kendimi buldum.

Dansa kadar çok fazla şeyle ilgilendim.Mesela dağcılık yaptım, tiyatro dersleri aldım, çizim yaptım, arkeoloji ve sanat tarihiyle ilgilendim. Hepsinden de keyif aldım ve herhangi birine ağırlık verip devam etseydim başarılı olurdum ama hepsini sevmeme rağmen bir bakımdan hiçbiri beni yeteri kadar mutlu etmiyordu. Artık yapabileceğim, kendimi ifade edip mutlu olabileceğim bir şey bulamayacağımı düşünürken ta taaa: Tango ile tanıştım.

 İlk dans ettiğim an tango ile ilgili bilgim sıfırdı. Sadece bir dans türü olduğunu biliyordum ve sıkıcı yaşlı dansı diye adlandırıyordum. Ama arkadaşım tango gecesine gelmem için ısrar edince mecbur kaldım ve sıkıla sıkıla o gıy gıy (!) müziklerde insanların garip karmaşık hareketler yapmasını izledim. Sürekli saatime bakıyordum 'Bitse de gitsek.' diye. Sonra adını şu an hatırlamadığım bir bey beni dansa kaldırdı. Ben de dans etmeyi hiç bilmediğimi söyledim, istemedim. Israr etti bana yardımcı olacağını söyledi. Ben de utana sıkıla kabul ettim. İlk bir iki adımdan sonra çok hoşuma gitti. Tökezleye tökezleye olan adımlarımla bile dans ederken çok eğlendim. Şarkı bittiğinde büyülenmiştim. Bir dansın bana bu kadar farklı hissettirebileceğini hiç düşünmezdim. Beni dansa kaldıran beye 'Oturmayalım lütfen, bir şarkı daha dans edelim, çok sevdim' dedim. Bir şarkı daha dans ettik. O şarkının sonunda tango kursuna yazılmaya karar verdim. Her yerdeki tango kurslarını tek tek aramaya başladım. Üniversite kulüpleri, dernekler, özel kurslar...

Hangisi daha iyidir hangisiyle daha mutlu olurum diye düşünürken bir yandan da beklemeye dayanamıyordum, bir an önce ders almaya başlamak ve dans etmek istiyordum. İlk dansımdan büyülendiğimi hatırlıyordum ama onun anısı solmaya başlamıştı ve o büyülenmeyi yeniden yaşamak istiyordum. En sonunda bir kurs buldum, ilk dersime oradan da ilk pratiğime gittim. 4 saat boyunca hiç oturmadan dans ettim. O zaman; hayatımda ilk defa kendimden emin bir şekilde ' Artık kendimi tanıyorum!' diyebildim. O zamandan beri ders alıyorum, çalışıyorum, pratiklerle, bana faydası olacak farklı dans ve spor teknikleriyle dansımı ileriye taşıyorum. İlk başta gıy gıy dediğim tango müziğine de şu anda bayılıyorum.

Evet bu durumda ben kimim? Ben bir DANSÇI ve DANS TUTKUNUYUM!